Şizofreni

Şizofreni Nedir?

Şizofreni; toplumda yaşam boyu görülme sıklığının ortalama %1 olduğu, düşünce, davranış, duygudurum ve algılamada bozulmaların olduğu kronik bir ruhsal hastalık olarak karşımıza çıkmaktadır. Aslında hastalıkla ilgili ilk tanımlamalar 1800’lü yılların başlarına kadar gitmektedir. Şizofreni kadın ve erkeklerde eşit sıklıkta görülmekle beraber kadınlarda erkeklere göre biraz daha geç başlangıç olabilmektedir. Kadın cinsiyette 40 yaş sonrası görülme sıklığında ikinci bir artış olabilir.

Önemli Çıkarımlar

Şizofreni dünyada en fazla yeti yitimine neden olan ruhsal sorunların başında gelmektedir. Bir şizofreni atağı sırasında dış dünyayı görme ve anlama biçiminiz bozulur. Tedavi edilmeyen semptomlar sakatlayıcı ve ölümcül olabilir. 

Şizofreni; düşünce, davranış, duygudurum ve algılamada bozulmaların olduğu kronik bir ruhsal bozukluktur. Biyolojik, psikolojik ve sosyal nedenlerden kaynaklanabilir ve genellikle genç yaşlarda başlar. Psikotik bozukluklar arasında en başta gelen bu hastalık beyin yapısında ciddi değişimlere neden olur; davranışlar ve düşünceler önemli boyutta bozulur. Birey kişiler arası ilişkilerden ve gerçeklikten uzaklaşarak kendi iç dünyasında yaşar. Bu bozukluk için başlıca belirtilere baktığımızda; Sanrılar ve varsanılar eşlik eder, dağınık-amaçsız konuşma şekli gösterilir, katatonik davranışlar sergilenir, düşünceler yoksullaşır, öz bakım bozulur, sosyallikten uzaklaşılır.

Şizofreni Nedenleri

sizofreni nedenleri

Tüm ruhsal bozukluklarda olduğu gibi şizofreni hastalığının nedenlerini anlamak için biyopsikososyal perspektiften bakmak gerekir.

Bazı genetik yatkınlıkların hastalığın ortaya çıkmasını kolaylaştırdığı bilinmektedir. Tek bir tanımlanmış gen bulunmamaktadır. Aile, ikiz ve evlat edinme çalışmalarından çıkan sonuçlara göre şizofrenide kalıtılabiliriliğin ortalama %40-80 arasında değiştiği söylenebilir.

Beynin yapısal ve işlevsel işleyişinin incelendiği görüntüleme çalışmalarında şizofrenide; frontal, temporal, singulat ve talamuş alanlarında olmak üzere beynin bir çok bölgesinde kan akımı değişiklikleri, metabolizmasında ve nörokimyasal düzeneklerinde değişikliklerin olduğu saptanmıştır.

Tüm bunların yanısıra; kıtlık dönemleri, gebeliğin son 3 ayında folat ve mikrobesin eksikliklerinin oluşması, gebelik esnasında annede diabet varlığı, gebelik esnasında influenza, toxoplazma, HSV, rubella gibi hastalıklara maruz kalmak şizofreni riskini arttırmaktadır.

Beynin nörokimyasal incelemelerinde şizofrenide; özellikle dopamin, glutamat gibi nörotransmitter denilen hormonların beynin çeşitli bölgelerinde değişiklikler gösterdiği ve hastalığın belirtilerinin ortaya çıkmasına neden olduğu bilinmektedir.

Şizofreni Belirtileri

şizofreni belirtileri

Şizofrenide genel görünüm, duygudurum, düşünce yapısı ve içeriği, algılama biçimleri, davranışlar gibi bir çok alan etkilenmekte ve çeşitli şizofreni belirtileri oluşmaktadır. 

Dışardan bakıldığında herhangi bir değişiklik fark edilmeyebilir veya öz bakımı azalmış, dağınık, ilgisiz veya aşırı titiz, çok konuşkan veya aşırı sessiz, huzursuz, saldırgan, panik halinde veya hiç hareket etmeden duran veya değişik ard arda hareketleri yapan biri olarak görülebilir. Duygudurum olarak öfkeli veya aşırı mutlu, kaygılı veya şaşkın, korkmuş, mutsuz bazen duygusal olarak yalıtılmış, düz veya künt duygulanımda olabilir. 

Düşünce yapısında fikir uçuşmaları, bloklar, dikkat dağınıklıkları, düşünce fakirliği, yeni kelimeler üretme, kafiyeli konuşma, aşırı genelleme gibi belirtiler görülebilir. Şizofrenide ego sınırının kaybı dediğimiz hastanın kendi vücudu, zihni ve etkisinin nerede bittiği ve diğer canlı ve cansızların sınırlarının nerede olduğu hissinin kaybı yaşanır. Dikkati toplama, sürdürme, başka bir alana kaydırma, planlama, akıl yürütme gibi işlevlerde bozulma olabilmektedir. Düşünce içeriğinde ise hezeyan denilen aksi ispat edilmesine rağmen inanılmaya devam edilen inançlar görülebilir. 

Şizofreni hastalığında algı bozulmaları sık görülmektedir. Halüsinasyon denilen kişinin sadece kendisinin algılamalarının olduğu durumlar yaşantılanabilir. En sık işitsel olmak üzere görsel, taktil, tat veya koku halüsinasyonları oluşabilir. 

Bazen de negatif belirtiler dediğimiz içe kapanma, iletişimde kopukluklar, düşünce içeriğinde fakirleşmenin olduğu, konuşma miktarında azalmanın ortaya çıktığı şekilde de görülebilir.

Şizofreni Nasıl Teşhis Edilir? 

Şizofreni teşhisi uzmanlar tarafından muayene ve tanı testleri ile klinik bir ortamda yapılmaktadır. Semptomlar sadece şizofreniye özgü olmadığından dolayı bu teşhisin konulabilmesi için diğer sağlık sorunları ihtimali ortadan kaldırılmalıdır. Bu süreçte gerekli testler yapılır, hastanın aile sağlık geçmişi detaylı incelenir. 

Hastalık tanısı uzman bir hekim tarafından konulmalı ve tedavi süreci de bu doğrultuda planlanmalıdır. 

Şizofreni Tedavisi

şizofreni tedavisi

Şizofreni kronik bir hastalık olmakla birlikte hastalık belirtilerinin etkili bir tedavi ile kontrol altına alınması mümkündür. Tedavi olmayan hastalarda belirtilerin ilerlemesi, hastalığın beyin dokusunda yıkım dediğimiz tahribata yol açması sonucu tedaviye yanıtsızlık durumları olabilmektedir. Erken tedaviye başlamak bu yıkımı minimum seviyede tutmak için çok önemlidir. Tedavi süresi hastalığın doğası gereği uzun sürelidir. Tedavi ile ortalama %20-30 hasta normal bir yaşam sürerken %20-30 hasta normale yakın yaşamına devam etmektedir. Hastaların %60-40 oranında ise hastalık tüm yaşama hakim olmaktadır. Mümkün olduğunca en erken dönemde tedaviye başlamak ve tedaviyi sürdürmek normal yaşamı sürdürmek için çok önemlidir.

Şizofreni hastalığının tedavisindeki en önemli basamak ilaç tedavileridir. Antipsikotik ilaçlar olarak adlandırılan psikotik belirtileri kontrol altına almak için kullanılan bu grup şizofreni belirtilerinin azaltılması için en önemli tedavi parametrelerini oluşturmaktadır. Bunların yanı sıra hastalığın tedavisinde zaman zaman belirti özeline göre antidepresanlar, duygudurum düzenleyiciler, anksiyolitikler gibi diğer ilaç grupları da kullanılabilir. Ilaçların yanısıra hastalığın bazı dönemlerinde biyolojik tedaviler dediğimiz elektrokonvulsif tedavi (EKT), transkraniyal manyetik uyarım tedavisi (TMS) gibi tedaviler gündeme gelmektedir. Ayrıca psikososyal müdahaleler olan bilişsel davranışçı terapiler, aile tedavileri, hasta ve yakınlarına verilecek psikoeğitimler, grup terapileri, uğraş terapileri de şizofreni hastalığının rehabilitasyonu için çok önemli bir yer tutmaktadır.

Şizofreni’de damgalama (stigmatizasyon) çok önemli bir konudur. Hastalığın belirtilerinden kaynaklı sosyal ilişkilerde yaşanan sorunlar hastaların ötekileştirilmesine, dışlanmasına, haksız eleştirilere maruz kalmasına neden olmaktadır. Özellikle şizofreni kelimesinin bile bu anlamda damgalamanın bir parçası olduğunu görüyoruz. Hatta bu durum ne yazık ki zaman zaman sağlık alanında çalışan hatta ruh sağlığı ile ilgilenen kişilerde bile görülmektedir. Bu konuda ruh sağlığı derneklerinin açıklamalarından alınan bir alıntı şu şekildedir;  

“Öteden beri şizofreni hastalığının suç ve cinayet ile ilişkili olduğu söylencesine inanılmaktadır. Bilimsel araştırmalar, böyle bir ilişki varlığının inanılandan çok daha az olduğunu ve bu ilişkinin de sadece tedavi görmeyen şizofreni hastalığı için geçerli olduğunu ortaya koymuştur. 10 şizofreni hastasından birinde saldırganlık ortaya çıkmaktadır. Bunu tüm şizofreni hastalarına genellemek ağır bir yanlıştır. Hastalığın toplumdaki görülme oranı gibi faktörler göz önünde tutulduğunda, herhangi birimizin bir şizofreni hastası tarafından öldürülme olasılığı 14 milyonda 1’dir. Eğer hasta tedavi ediliyorsa saldırganlık riski oldukça azalır. Tam tersi, toplumun şizofreni hastalarını dışlaması saldırganlık riskini arttırabilir. Toplumun şizofreni hastalarından korkmaması, onlara sahip çıkması gerekmektedir. Onlara destek olmak ve toplum içinde tedavi anlayışı iyileşmede çok önemlidir. Şizofreni hastalarının birçoğu, başlangıçta tedaviden uzak durmaktadır. Bunun en önemli nedeni, şizofreni hastalarının damgalama sonucunda toplum dışına itilmeleri, hastalıklarından utanmaları, tedavi olmaya giderlerse hastalığının herkes tarafından öğrenileceğine dair kaygı duymalarıdır.”.

Şizofreni Türleri  

DSM-IV sınıflandırmasına göre (eski sisteme göre) şizofreni alt tiplere ayrılmıştır. Güncel sistemde bu sınıflandırma kalkmıştır. Ancak aşağıda eski tipleri görebilirsiniz: 

  • Paranoid tür: Hastalığın kabul edilmediği, daha ileri yaşlarda görülen bir türdür. 
  • Dezorganize (Heberfenik) tür: Paranoid türün aksine başlangıcı genç yaşlarda görülen bu türde düşünce bozuklukları baskındır ve kişilikteki yıkın hızlıdır. 
  • Katatonik tür: Hareketlerde yavaşlık, etraflarındaki hareketlere kayıtsızlık baskındır. Genç yaşlarda başlar. 
  • Ayrışmamış şizofreni türü: Yukarıda yer alan üç türün belirtilerinin tamamı bulunabilir. Belirli bir kategoriye ayrılmamıştır. 
  • Kalıntı şizofreni türü: Bu türde olumlu belirtiler çok azalırken, hastada uzun süre hareketsiz kalma, duyguların azalması gibi belirtiler görülür. 
  • Şizofreni ardı çökkünlük: Şizofreni belirtilerinin yoğunluğunun azaldığı dönemde hastalarda depresyon belirtileri oluşabilir. 
  • Basit şizofreni: Hareket bozuklukları ya da daha belirgin belirtiler yoktur. Ancak yavaş başlayan sinsi bir tür olarak tanımlanabilir.

Şizofreni Hakkında Sıkça Sorulan Sorular

Şizofreni hastalarında motor hareketlerin düzensizliği ve yavaşlaması, dikkat dağınıklığı, düşünce yapısında fikir uçuşmaları, halisülasyonlar ve düzensiz konuşma öne çıkan belirtiler arasında yer almaktadır. Ancak doğru teşhisin konuşması için klinik ortamda bir uzman muayenesi gereklidir. 

 

Şizofreni teşhisinin yapılması için muayene ve çeşitli testler yapılmaktadır. Doktorun isteği doğrultusunda MR çekilebilir ve bu manyetik rezonans görüntüleme tekniği ile şizofreni de beyinde oluşabilecek bazı lezyonlar tespit edilebilir fakat beyin görüntüleme tamamen normal de olabilmektedir. 

 

Şizofreni hastalığının nedeni kesin olarak belirlenememiştir ancak genetik olduğunu belirten araştırma sonuçları da bulunmaktadır. Belirli genetik yatkınlıkların hastalığın oluşmasını kolaylaştırdığı da bilinmektedir. 

 

Sürekli tedavi gerektiren bu hastalıkta doğru tedavi yöntemi uygulanırsa hastalık kontrol altında tutulabilir.

Şizofreninin kesin bir tedavisi olmamakla birlikte doğru ve düzenli tedavi ile hastalık kontrol altına alınabilir.

Ruh Sağlığınız İçin Temel Hizmetler Sunuyoruz

Kliniğimizde online psikiyatrik görüşme ve psikoterapi hizmetleri verilmektedir.

Çalışma Saattlerimiz

+90 541 645 15 89

iris psikoterapi logo 1.1.3 yeni@4x

Kuruluş amacı; ruh sağlığı alanında bilimsel veriler ışığında tedavi, terapi ve eğitim hizmetleri sunmak, vizyonu; merkezine öncelikle empatik yaklaşımı koyan, ruhsal hastalıklar ve psikolojik sorunlara en son bilimsel kanıtlara dayalı ve etik ilkeleri benimseyerek güncel tedavi olanaklarını danışanlarına ulaştırmaktır.

Haber Bültenimize Kayıt Olun

İris Psikoterapi – Psikiyatri & Psikoterapi

Copyright © 2022 Tüm hakları saklıdır.